Mevlana’nın Hoşgörü İle İlgili Sözleri
Pisler pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır…
Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye kemer takmaya alışmış kişi sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler…
İsa’nın eşeğinden şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir.
Çayırlıktan çimenlikten esip gelen yel külhandan gelen yelden ayırt edilir.
Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazeretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş.
Hoş güzel ömür yakınlık aleminde can beslemektir kuzgunun ömrü ise fışkı yemeye yarar.
Irmak suyunu tümden içmenin imkânı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkânı yok.
Yemekle dolu karın şeytanın pazarıdır.
Göz olgunlaştı mı temeli özü görür ama kişi şaşı oldu mu parça buçuğu görür ancak…
Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu testiler her an ona gelmeye can atar…
Yoldaki bir tepecik seni bunaltmış oysa önünde yüzlerce dağ var…
Yeşillerden çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.
Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel, bulanmadan, donmadan akmak ne hoş, dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Nefsin üzüm ve hurma gibi tatlı şeylerin sarhoşu oldukça ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?
Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok, nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.
Gel, gel, ne olursan ol yine gel ister kâfir ister Mecusi ister puta tapan ol yine gel, bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
İnsan gözdür görüştür gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa değeri o kadardır…
Padişahın adamlarından biri zindanın burcunu yıksa zindancının gönlü bu yüzden kırılır mı hiç?
Taş taşlıktan çıkıp yok olmadıkça mücevher olup yüzüğe takılır mı hiç?
Gerçek kokusuyla ahmağı kandıran yalan sözün kokusu miskle sarımsak kokusu gibi söz söyleyenin soluğundan anlaşılır.
Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana içinde inci vardır…
Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor gama binlerce defa aferin…
Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.
Ayın geceye sabretmesi onu apaydın eder, gülün dikene sabretmesi güle güzel bir koku verir, aslanın sabredip pislik içinde beklemesi onu deve yavrusu ile doyurur…
Allah ile olduktan sonra ölüm de ömür de hoştur.
Nasıl olur da deniz köpeğin ağzından pislenir nasıl olur da güneş üflemekle söner?
Hz. Mevlâna der: Beni benden alan gözlerin nerde, yurdumu saran çiçeklerin nerde, onca memleketler gezdim beni ahirete götüren yolun nerde? Hz. Mevlâna söyler herkes onu dinler işte derler: Gözlerimizi açan çiçek burada.
Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?
Dikenden gül bitiren kışı da bahar haline döndürür serviyi hür bir halde yücelten kederi de sevinç haline sokabilir…
Oruç tutmak güçtür çetindir ama Allah’ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından bir derde uğratmasından daha iyidir.